Her şey bir bakış açısıyla başlıyor aslında. Estetik bir bakış açısı... Sonra tabiattaki yaradılış harikalarını görmek ve idrak etmek, tefekkür etmek asıl iş. Yaratıcının insanoğluna bahşettiği kabiliyetin ürünü, el emeği olan eserlerin ifade ediliş tarzıdır sanat. Sanatın manasındaki özelliklerden biri, eşyanın özündeki güzelliği yakalamak.
“Sâni” Yüce Yaratıcı’nın isimlerindendir, sanat ve sanatkarlık ile ilgili bütün kelimelerin de kaynağını oluşturur. Yapıp-eden, ortaya çıkartan, şekil veren anlamlarına gelir. İşte bu manada, sanat eyleminin kökeninde, Cenab-ı Hakk’ın, kainatı yaratırken eşsiz bir şekilde sergilediği sanatkarlık sıfatı vardır.
O’nun eseri olan her şey öylesine asli bir güzelliğe sahiptir ki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve yaşayan Kur’an olan ve bizlere örnek olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (sav) zaten bir güzellik abidesidir. Mutlak güzel olan Yaratıcıdır ve mutlak Sanatkardır. Allah (c.c) güzeldir.. Zaten kainatta iyilik ve güzellik adına müşahede ettiğimiz her şey, Yüce Mevla’nın “Cemal” (güzellik) sıfatlarının tecellisinden ibaret değimlidir?
İnsanlık alemi; güzeller güzeli, Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetinde, sanatsal bir estetiğin en mükemmelline şahit olurken ve Efendimizin (sav), kainatın yaradılışından, gündelik hayatın en detaylı hadiselerine kadar her konuya temas edişi ve bundan maksat; bir tarafta yaradılışın gayesini açıklamak, öte yandan somut örneklerle, Mutlak Sanatçıyı ve asıl sanatı ortaya koymaktır. En güzel olan bir estetik varlığın, ilahi bir boyut arasındaki ilişkisini, Gönüller Sultanı Hz. Peygamber (sav)’in şahsında bizzat gören Müslümanlar, Rabbani bir kimliğe bürünerek, asırlar boyunca insanlık tarihinin en muhteşem en mükemmel sanat eserlerine imza atmışlar ve çağlar ötesi muhteşem bir medeniyet oluşturmuşlardır. İşte, İslam medeniyetinin ve sanatlarının evrenselliği, İslam’ın bu kuşatıcı ve kucaklayıcı dünya görüşünün bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Manevi düşüncelerden ve İlahi alemden kopmuş bir anlayış sunan modern sanat, ilham kaynağı olarak yansıttığı düşünce, sanatçının bireysel veya nefsani hislerine, ihtiraslarına yahut eğilimlerine yönelik hayatın tamamını kapsayan bir anlayıştan koparıp sanatçının kişisel dünyasına hapseder. Modern Batı sanatının en meşhur eserleri incelendiğinde, çok küçük bir azınlığa hitap ediyor alması, şüphesiz bizdeki yabancılaşma ve yozlaşmanın da kaynağına işaret etmektedir.
Gül-i Rânâ olan, Gönüller Sultanı, Efendimiz (sav)’in “Allah güzeldir, güzeli sever” sözünün tezahürü gereği, Müslümanlar, ibadet ettikleri camilerden, ilim tahsil ettikleri medreselere, külliye ve vakıflardan, yaşadıkları evlere; yürüdükleri sokaklardan, üzerine yazı yazdıkları kağıda kadar, hayatın her zerresini, adeta bir kilim deseni gibi ilmek ilmek yaşamışlar, etraflarını renk renk bezemişlerdir. Peygamber Efendimiz (sav)’in bu sözü, İslam estetiğinin ve sanatının hem en temel kaidesi, hem de en veciz bir ifadesi olmuştur.