Ferdi Tayfur'un vefatının ardından aylık kültür sanat dergisi Berfin Bahar'a yazı yazmam teklif edildiğinde, şöyle bir düşündüm ve çocukluğum aklıma geldi.

OLCAY ÜNAL SERT 

Ferdi Tayfur diye düşündüğümde aklıma ilk gelen çocukluğum oldu. İkitelli Köyü'nde başak ve gelincik tarlalarının olduğu o güzel günlerde 7-8 yaşında çocukken arabalarda her yerde onun şarkıları çalardı. Kendisini görmeden sesinden tanıdığım ilk sanatçılardandı Ferdi Tayfur. Tıpkı Selda Bağcan, Bedia Akartürk gibi... O yıllarda "Merak Etme Sen", "Huzurum Kalmadı", "Çeşme" şarkıları yanık sesiyle her yerde çalardı. Rahmetli Babam Salim Sert, TRT yayınları başladığı zamanlarda ilk siyah-beyaz televizyon alanlardandı. Daha henüz elektrik gelmemişken köye, aküyle çalışan, dışı beyaz renk olan küçük bir televizyonumuz vardı. Fakat Ferdi Tayfur'u ekranlarda göremezdiniz. Zeki Müren, Ajda Pekkan, Barış Manço, Rafella Cara, Dalida gibi şarkıcılar ile çukulata renkli sanatçılar çıkardı...

Ferdi̇ Baba 2.1.2025

Köyden kente göçün arttığı o ilk yıllarda İkitelli şehir dışında bildiğiniz bir İstanbul köyüydü... Her yer yemyeşil, deresinde balıkların, kazların yüzdüğü, suyumuzu dereye akan doğal kaynak suyundan aldığımız ve de köylülerin şehir merkezinden gelenlere sazlıkardan yaptıkları şapkaları, incir, kiraz gibi organik meyveleri sattıkları yıllardı... Dolayısıyla İstanbul o yıllarda televizyon yayınlarının da etkisiyle göç almaya başlayınca yaşanan değişimi de haliyle yaşayarak gözlemledik. Halkalı'ya ortaokula giderken çoğunlukla otostop yapardık, mutlaka alan olurdu, minübüse bindiğimizde ise çoğunlukla arabesk müzik çalardı; Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Gülden Karaböcek... Halk ikiye ayrılmıştı o zamanlar Orhancılar, Ferdiciler diye... 78-79 yılları sağ-sol ayrımının yaşandığı yıllar, Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Amerika'nın ambargosuyla yağ, benzin kuyruklarının olduğu, tezgah altından karaborsa kaçak sigara, margarin satıldığı yıllardı...

Ferdi Tayfur Ile Kral Fm Röportaj Hatırası 2002

O yıllarda Ferdi (Tayfur) Bey ile henüz tanışmadığım gibi, Hürriyet, Star, Atv binaları da henüz orada yoktu... Babıali henüz taşınmamıştı... Ramazanda iftar olduğunda İkitelli'den Mahmutbey Köy'e bakardık cami minarelerinin ışıkları çok rahat görülürdü... Kandiller yandığında sevinçle orucumuzu açardık. Küçük çocuklara gönlü kalmasın diye 'yarım gün de olur' denirdi. İkitelli'nin karşısı uçsuz bucaksız boşluktu, önümüzde tek tük evler ve çok ileride fabrikalar vardı. Dandy Sakız fabrikası, Schweppes fabrikası, empirme kumaş fabrikası, boya fabrikası vardı. Henüz Organize Sanayi Bölgesi olmadan önce.. Güneşli sonradan alabildiğince tam sanayi bölgesi oldu ve o güzelim dere düzensiz göç ve yetersiz alt yapı yüzünden malesef doğallığını kaybetti.

Ferdi Tayfur Enstrümanla

Hürriyet Medya Towers taşındıktan sonra doğayla oynandığı için olsa gerek o güzelim yeşil derenin suları, balıkları gitti yerine fabrikaların pisliğini akıttığı bir yer haline geldi. Sonrasında şiddetli yağmur yağdığında dere yatağı taştığı için 90'larda Hürriyet, Star, atv dahil medya plazaları seller bastı. Sonuçta 'dere islahı' adı altında o güzelim doğa katledildi, dere dolduruldu. Hatta işçiler dere yatağının yanında eski atv binasının oralarda köprüye yakın yan yolda serviste mahsur kalınca fabrika işçileri minübüs servisinde boğularak öldüler. Eski Hürriyet ve Atv binasının önünden Yeşilköy'deki Atatürk Havalimanı'na giden caddeden bahsediyorum, Star'ın da önünden geçen o dere ıslah adı altında kurutuldu... Doğa katledildi, oysa İsviçre'deki gibi doğamız korunarak şehirleşebilseydik ne güzel olurdu. Böyle bir ortamda halk Ferdi Tayfur'un 'Yaralıyım Dertliyim', 'İçim Yanar', 'Emmioğlu', 'Sabahçı Kahvesi', 'Yaktı Beni', 'Ben de Özledim', 'Hatıran Yeter gibi şarkılarda buldu teselliyi.

Ferdi Tayfur Milliyetci Img 20250106 Wa0046

Arabesk müzik, köyden şehire göçlerin artması sonucunda İstanbul'da şehir merkezleri çok pahallı olduğu için kentin kıyısında kenarında kalan semtlere yerleşen halk tarafından büyük bir ilgiyle karşılanıyordu. Türkiye'nin ilk gecekondu semti Zeytinburnu, ardından İkitelli, Güneşli, Firuzköy, Alibeyköy, Gültepe, Kirazlı, Kayabaşı, Şirinevler gibi yerler göçlerin artmasıyla birlikte büyüyünce, halk yeni kültürlerle tanıştı. Anadolu'dan göç eden halk köydeki alışkanlıklarını şehire taşıyınca hem köylü hem şehirli gibi iki arada kalmış bir jenerasyon oluştu. Bu jenerasyonun da arabesk müziğe ilgisi büyük oldu. 70'lerde ilginin çoğaldığı bu müzik akını 80'lere damgasını vurdu. 1979'u 1980'e bağlayan Yılbaşı gecesi Orhan Gencebay, Gülden Karaböcek gibi sanatçılar TRT sansürünü aşarak ekranlara çıkmayı başardı. Dilek Taşı, Sürünüyorum, Batsın Bu Dünya ve Yarabbim Sen Büyüksün şarkıları dillere pelesenk olmuştu. Ferdi Tayfur ise yine yoktu ekranlarda. Onu çok sonraları filmleriyle ve konserleriyle görecektik TRT de.

Dolayısıyla Ferdi Tayfur denince benim aklıma ilk gelen çocukluğum ve o samimi yıllar oluyor. Ferdi Tayfur yanık sesiyle o yılları çağrıştırıyor bana.

Ferdi̇ Tayfur 80'Ler

80'lerde Tayfur'a olan ilgi daha da arttı. TRT ne kadar yasak uyguluyorsa halkın ilgisi daha çok artıyordu. Yasaklar etkilemiyordu Ferdi Tayfur'u. Şu Dallas'ın oynadığı yıllar... TRT'de, radyolarda arabesk müzik yayınlanmaz yalnızca Polis Radyosu'nda çalardı. Bir de sinemalarda filmlerde izleyebilirdiniz. Necla Nazır ile başrol oynadığı Çeşme filmiyle şöhretini tüm yurda taşıyan sanatçı bu filmle rekorlar kırdı tam 12 milyon kişi tarafından izlendi. Onun deyimiyle kapı pencere kırdırıyordu... '80'li yıllarda Ben de Özledim. Yaktı Beni, Günaha Girme, Olmaz Olsun, Bir Damla Ateş, Sen de mi Leyla gibi şarkılı filmleriyle önlenemez yükselişini sürdürdü.

O zamanlar Ferdi Tayfur filmlerinin sinemalarda bir iki ay oynadığını hatırlıyorum. Yazlık Yeşilçam sinemasında gazoz eşliğinde Banu Alkan ile birlikte rol aldığı 'Ben de Özledim'i izlemek oldukça keyifliydi. Aynı şekilde Serpil Çakmaklı ile "Yaktı Beni", yine Serpil Çakmaklı ve Oya Aydoğan ile "Günaha Girme... Şimdi o ortamlar maalesef kalmadı. Önce Zeytinburnu'nda o büyük Yeşilçam ağacını kestiler, ardından sinemanın yerini otopark, sonrasında araba yıkama yeri, daha sonrasında da market yaptılar. Oysa Açıkhavada film izlemek ne keyifliydi.

Olcay Unal Sert Ferdi Tayfur Star Da

GÜLHANE YIKILIYORDU...

İlk olarak Gülhane Parkı'nda izledik Ferdi Tayfur'u Annem Meryem Sert ve kardeşlerimle birlikte. Peşpeşe 3-4 akşam çıktığını hatırlıyorum. Her akşam Gülhane Parkı dolardı. Erken giden öndeki ahşap oturma alanlarına oturarak keyifle yakından izleyebilirdi. Biz biraz gerideki tepeden ağaçların altından izlemeye bayılırdık. Zira orada çimlerin üzerine oturarak ya da ayaklarınızı uzatarak çekirdeğinizi çitleyerek izleyebilirdiniz. Gündüz gidenler kendi yiyeceğini getirerek piknik de yapabilirlerdi. Ayrıca hayvanat bahçesini de gezer, top oynar, akşam da konserimizi izlerdik. Dönüşte de Sarayburnu'na yürür oradan Eminönü'nden otobüsle eve dönerdik. Bir keresinde de araç olmadığı için Gülhane'den Sultanahmet'i geçerek Aksaray'a yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Ama ne keyifliydi, yalnızca biz değil hemen herkes yürüyordu. İnanılmaz bir kalabalıktı.

Ferdi Tayfur Gülhane Parkı Konesri (1)

Ferdi Tayfur'a 2013 yılında yaptığımız röportajda Gülhane Parkı konserlerini hatırlattım; kapı kapanınca insanlar surlardan tırmanıyor, ağaçlara tutunarak içeri atlıyorlardı diyerek... Çok şaşırmıştı, 'dolar mı orası yahu?' diyerek... 1993 de 200.000 kişinin izlediği o tarihi konser deyince: "Gülhane'nin Ferdinatörüydüm" dedi. Arabesk müziği geçmişte 'dolmuş müziği diyerek küçümseyen bir zümrenin de olduğunu belirten sanatçı, eleştiren kitlenin halktan kopuk kişiler olduğunu, şarkılarının duygulara hitap ettiğini ve hayranları sayesinde bugünlere geldiğini ifade etmişti. Sadık bir hayran kitlesi olduğu belirten Ferdi Tayfur, başka bir görüşmemizde Show Tv bayram çekimi öncesinde, yeğeni Aydoğan Tayfur'un kendisinin önünü kestiği suçlamasına; "Yetenek varsa kimse kimsenin önünü kesemez" diyerek yanıt vermişti.

Ferdi Tayfur, halk sanatçısı olduğu için ona ilgi her zaman büyük oldu. Bu konserlerinde de böyle oldu, ölümünden sonra da aynı.

Ferdi Baba Son Yolculuk 4.1.2025 Foto Olcay Unal Sert

2 ocak 2025 de Antalya da vefat edince, 4 Aralık 2025 Cumartesi günü İstanbul'da yağmurlu havaya rağmen törene katılan insanlar adeta akın etti. AKM ve Levent'teki Barbaros Hayrettin Paşa Camisinin alanını tıklım tıklım doldurdular. Sanatçının Türk Bayrağı'na sarılı naaşı AKM'ye getirildiğinde, sanatçının hayranları 'Hatıran Yeter' şarkısını hep bir ağızdan seslendirerek multivizyon görüntüleri eşliğinde Ferdi Baba'ya son görevlerini yaptılar. Sanatçı salondan 'İçim Yanar' bestesi eşliğinde uğurlanırken, aynı görüntüler Levent'teki törenlerde de yaşandı. Ferdi Tayfur, bundan böyle efsane, şarkıları, filmleri ve kitaplarıyla yaşayacak. 

Ferdi Tayfur Akm

Yorumcu, oyuncu, yönetmen, yazar.... Her şeyden önce milyonların Ferdi Babası... Unutulmaz şarkılarıyla efsaneleşen Ferdi Tayfur, 2013 yılında Akşam gazetesi için İstanbul da kafesinde bir araya geldiğimizde müzikten sinemaya, aşklarından siyasete her konuda sorularımı yanıtlamıştı.

Ferdi Baba-1

"HAYATIMIN FİLM OLARAK ÇEKİLMESİNİ İSTEMİYORUM"

Adana'da ırgatlık yaparak başlayıp zirveye ulaşan bir başarı hikayesiydi onun yaşamı. Tayfur "Hayatınızın film yapılmasını ister misiniz?" sorusuna şu cevabı vermişti;

"Ben öldükten sonra hayatımın film olarak çekilmesini istemiyorum. Bugüne kadar beni anlatan belgeseller yapıldı. Halkımız benimle ilgili her şeyi biliyor. Sanatımı hep kalbimle, samimiyetle yaptım. Bunu en iyi halk fark ediyor."

Ferdi Tayfur Olcay Unal Sert

2013 yılında Akşam gazetesine yaptığımız söyleşiden öne çıkan kısımlar şöyle:

-Orhan Gencebay'la kıyaslanmak rahatsız etti mi?

Benim çizgim farklıydı. O yıllarda insanlar Ferdiciler ve Orhancılar diye ikiye ayrılmıştı. Benimkiler biraz türküvariydi. Her kategoride arabesk olabilir. O yıllarda arabeski küçümseyen sözde aydınlar vardı. Şimdi popçular eski şarkılarımıza 'cover' yapıyorlar.

*TEKNOLOJİ KARGAYI BÜLBÜL YAPIYOR

-Yeni kuşak sizin trendinizi yakalayabildi mi?

Biz özel yaratılmış kullarız. Ben şarkı söyledim enstrüman çaldım, oyunculuk yaptım, film yönettim Şimdikilerde bu yok...

Son dönemde saygı albümleri yapılmaya başlandı. Sizin için de böyle bir şey yapılmasını ister misiniz?

Benim sarkılarım biraz zor, herkes okuyamaz. Gülhane konserlerinizle ortalığı yıkıyordunuz... -Gülhane'nin Ferdinatörüydüm... Kapılar kapandı mı insanlar surlardan tırmanıyordu.

- Yeniden halk konserleri verir misiniz?

İyileşmeliyim. Teknoloji işi çözüyor ama yapamam. Teknolojiyle karga bülbüle dönüyor.

-Siyasete atılmayı düşündünüz mü?

Zamanında milletvekilliği ve muhtarlık teklifi al.dım. Ama hiç siyaset düşünmedim. Politikayla sanatı karıştırmamak gerek.

Necla Nazır Ferdi Tayfur

NECLA HANIM'LA ÖNCEDEN HER ŞEYİ KONUŞURDUK. HAMİLE KALINCA DEĞİŞTİ

Kitabınızda, kızınıza ithafen 'Sen doğduğun zaman annen (Necla Nazır) kendini dine verdi. Onunla konuşamadığımız için anlaşamadık' yazmışsınız... İnsanın en yakınındaki kişi eşidir. Her şeyini paylaşırsın. Film çektiğimiz zamanlarda senaryo ve müzikten konuşuyorduk. Tuğçe'ye hamile kaldıktan sonra kapandı, tamamen değişti.

- Kırgınlığınız var mı?

Yok... Necla Hanım televizyonlara çıktı konuştu ama ben konuşmam. Çok iyi bir insan ama iyilik yetmiyor.

- Mektupla yanlış anlamaların önüne mi geçmek istediniz?

-Kızımla dertleşmek istedim. Hiçbir şekilde aramızda problem yok. Her zaman arar ben de onu ararım.

Necla Nazır Ferdi Tayfur Cover

- Necla Nazır üçüncü ismi duyunca 'Nikah kıymadı' bana deyip aldatıldığını mı düşündü?

-Ben onu aldatmadım aslında... Necla Hanım'dan ayrıldıktan sonra diğeriyle birliktelik yaşadım. O hamile kalınca da nikah yapamıyorum diye kavga ediyorlardı. Bu olaylardan sonra da ayrıldık.

Ferdi Tayfur Banu Alkan

SİNEMA AŞKINA AKÜ BİLE TAŞIDIM

-Şarkılarım bir dönem film oldu. Ama şimdiki yapımlarda hep o dönemin samimiyeti aranıyor. Örneğin 'Derbeder'

Filminde kamera aküsünü ben taşıdım. Çöl sahneleri vardı hem de... Şimdi kamyonlar, TIR'lar içinde malzemeler ve karavanlar var. Burada da film çekemezsen yazıklar olsun, o zaman çıkma meydana.

Ata Demirer Berlin Kaplanı

ATA SENARYOYU İSTEDİ, VERDİM

- Ata Demirer'le 'Berlin Kaplanı' filmi için mahkemelik oldunuz. Son durum nedir?

Hayatımda bir kez gördüm kendisini ve filmde 'Bu adama rol vereceğim' dedim. Senaryoyu istedi, gönderdik. Noterden onaylıydı. Ben bunu kabul edemem. Bir filmden esinlenebilirsin ama zarfı açıp içinden alamazsın.

Ferdi Tayfur, bu röportajımızda Yalova'da emlak işine soyunduğunda bir doktor tarafından dolandırıldığını da söylemişti. Fark edemediniz mi diye sorunca "Hastane yapacağım diye geldi, doktorum diyerek" sözleriyle o süreci de paylaşmıştı.

KENDİSİNE YAZIK ETTİ, ONDAN BÖYLE BİR ŞEY BEKLEMEZDİM!

Ferdi Tayfur ile yeni kitabı için buluştuğumuz bu söyleşiden sonra, 2014 yılında Ata Demirer'i mahkemeye verdiği Çağlayan Adliyesinde görüştük. Sanatçı duruşma sonrası verdiği demeçte "Ata kendine yazık etti!" diyerek Demirer'in başrolünü oynadığı "Berlin Kaplanı" sinema filminin kendisinin "Lambalı Saz" adlı eserinden uyarlandığını iddia etmişti.

Ferdi Tayfur, Ata Demirer için; "Kendisine yazık etti, ondan böyle bir şey beklemezdim. Hayatımda bir defa gördüğüm birisi bana bunları etti. Ona yakışmadı bu yaptıkları eminim vicdan azabı da çekiyordur. Bana söyleyebilseydi, 'bu filmi çekeceğim' deyip sırf benim öykümden esinlendiğini söyleseydi hiçbir sorun olmazdı. Bugün bu dava da burada görülmezdi. Ona yakıştıramadım doğrusu. Bilirkişi raporlarında senaryoyu aldıklarına dair tespitler var. Bilirkişi 'senaryoyu almış' diyor, ama şahidi 'almadım' diyor! Sonra da 'aldım ama imha etmek üzere aldım' diyor, bu nasıl şey? İnsan doğruyu söyler, bu kadar da yalan olmaz ki" demişti. Sanatçı adaletin önemine de şu sözlerle vurgu yapmıştı: "Adalete güvenmezsek dünyada daha neye güveneceğiz. Adalet olmayan ülke olur mu? Adalet herkese lazım olur. Adaletin olmadığı yerde ülke de olmaz, köy de olmaz, şehir de olmaz. Adaletimiz bi-zim evvelallah sağlamdır! Hakim senaryoyu aldın mı diye soruyor, çokta dikkatli soruyor soruları, Cenk Demirer 'almadım' diyor, Cumali itiraz edince bu kez 'İmha etmek üzere aldık' diyor"

Ferdi Tayfur Berfin Bahar Sayı 324 Şubat 2025 Img 20250205 Wa0026

Berfin Bahar dergisinin Şubat 2025 sayısı.