Cesur filmlerin çoğalması sinemamız adına sevindirici...
"Ateş"
Kısa süre önce vizyona giren 3 farklı sinema filmi izledim. Üçü de son yıllarda pek fazla işlenmeyen cesur konular üzerine eğilmiş. İlki yönetmenliğini Haluk Piyes’in yaptığı başrolü Büşra Ayaydın, Meltem Miraloğlu, Eren Hacısalioğlu ve Haluk Piyes’in paylaştığı “Ateş”. Gençlerin uyuşturucunun kucağına nasıl itildiğini anlatan film aynı zamanda dini ögeler de içeriyor ve Ceza’nın rock müziği ile birleşince İstanbul’un arabesk yanı ortaya çıkmış. Tüm karakterler çok değişik. Mütedeyyin dindar bir karakter olan Yavuz (Eren Hacısalioğlu) ile Ateş (Haluk Piyes), Tophaneli iki arkadaş. Yavuz eski torbacı, tövbe edip kendisini dine vermiş, büyük bir mücadele sonrasında uyuşturucudan uzaklaşmış. Ateş ile birlikte gençlere uyuşturucunun ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatıyor. Tabi filmde bol aksiyon ve şiddet içeren sahneler de var. Uyuşturucu satıcılarını Ateş ve Yavuz haşat ettikten sonra çakmağı çakıp yakıyor. Büşra Ayaydın masum ve Avrupai fiziğiyle dikkatleri üzerine çekerken, başarılı bir oyunculuk ortaya koymuş. İlk başta biraz zor da olsa Ateş ile tutkulu bir aşk yaşıyorlar. Kısacası akıcı, kendini bir şekilde izlettiren bir film. Haluk Piyes güzel bir çalışmaya imza atmış, tebrik ediyorum.
"Yolculuk"
İkinci film yönetmenliğini Mustafa Kenan Aybastı’nın yaptığı, başrolleri Bedia Ener, Cezmi Baskın, Beran Soysal, Cansu Fırıncı, Serpil Özcan, Dilşah Demir ve Eren Vurdem’in paylaştığı “Yolculuk” oldukça cesur bir film. Yolculuk” günümüzde geçiyor. Gençlerin kandırılarak dinci terör örgütlerince nasıl kullanıldığını gözler önüne seriyor. Filmde Suriye savaşına da değiniliyor. Erdoğan’ın Esad ile ilgili bir konuşmasına da yer verilirken, sokakta afişine de rastlıyoruz. Cezmi Baskın ve Bedia Ener filmde devleşirken, Beran Soysal başarılı oyunculuğuyla tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Soysal, canlı bombaya dönüşen Mehmet karakterini canlandırırken oldukça zorlanmış. Diyarbakır, Şanlıurfa Suruç, Ankara Gar, İstanbul Sultanahmet, Paris, Brüksel, Ankara Devlet Mahallesi’nde yaşanan canlı bomba terör eylemlerinin ardından, gençlerin cihat adı altında dinci terör örgütlerince nasıl kandırıldığını anlatması açısından “Yolculuk” oldukça başarılı.
"Veda Mektubu"
Son izlediğim sinema filmi ise 6 Mayıs’ta gösterime giren “Ankara Yazı – Veda Mektubu”. Yönetmenliğini Kemal Uzun’un yaptığı başrolleri Burçin Abdullah, Münir Can Cindoruk, İpek Tuzcuoğlu ve Gürkan Uygun’un paylaştığı “Ankara Yazı – Veda Mektubu” 12 Eylül darbesinin acılarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kahvehanelerin tarandığı, insanların işkence gördüğü yıllar beyazperdeye güzel aktarılmış. Kemal Uzun o yılların dokusunu, Ulucanlar ve Mamak cezaevinde yaşananları başarılı bir şekilde sinemaya aktarmış. 80 darbesi sonrası idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu rolünde Münir Can Cindoruk oldukça başarılı. Pehlivanoğlu’nun sevgilisini oynayan Burçin Abdullah, beyazperdeye oldukça yakışıyor, o da rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. İpek Tuzcuoğlu anne rolünde müthiş bir oyunculuk sergilerken, Gürkan Uygun da bugüne kadar izlediğimiz rollerin dışında farklı bir karakter çizmiş. Eli kolu bağlı, oğlunu kurtaramayan baba rolünde oldukça başarılı. Filmde 12 Eylül darbesi sonrası Kenan Evren'in yaptığı konuşmaya da yer verilmiş. “Ankara Yazı – Veda Mektubu”nu mutlaka izleyin, bir döneme tanıklın edin! Film, sinemaların ardından TRT ekranlarında da gösterilecek.