Tarih 3 Ocak 2017'ydi. Atatürk Havalimanı her zamanki gibi yoğundu ama o gün apronda farklı bir hareketlilik yaşanıyordu. Hareketliliğin nedeni Kıbrıs'tan İstanbul'a gelen uçaktaki bir yolcuydu.

Tüm ülke yaklaşık 2 yıldır zor günler geçiriyordu. Herkes çok gergindi. Haziran 2015'te genel seçimlerden iki gün önce bir mitinge düzenlenen saldırıyla başlayan silahlı ve bombalı saldırılar bitmek bilmiyordu. Aradan geçen 18 ayın 13'ünde en az bir bombalı saldırı meydana gelmişti. Resmi rakamlara göre 497 kişi hayatını kaybetmiş, iki binden fazla kişi yaralanmıştı.

Son saldırı iki gün önce yılbaşı gecesi yaşanmış ve İstanbul'un gözde eğlence mekanı Reina'da 39 kişi can vermiş ve 70 kişi yaralanmıştı. 7'den 70'e herkes teröre lanet yağdırıyordu.

Uçaktaki yolcu ünlü modacı Barbaros Şansal'dı. O da yılbaşı gecesi yaşanan saldırıya isyan etmiş çektiği bir videoyla tepki göstermişti… Ancak kullandığı ifadeler birçok çevre tarafından hoşgörüyle karşılanmadı. Şansal aynen şunları söylemişti:

“Bu kadar gazeteci tutukluyken, bu kadar çocuk taciz, tecavüz görürken, bu kadar yolsuzluk, rüşvet almış başını giderken, bağnazlar sokaklarda tebliğcilerle pislik dağıtırken siz de hâlâ yeni yıl mı kutluyorsunuz? … Bu kadar pisliğin, sefaletin, rezaletin içinde… B…unda boğul Türkiye.” 

Bu videoyu yayınladıktan hemen sonra yılbaşı için Kıbrıs'a giden Barbaros Şansal, sınır dışı edildi ve Türkiye'ye geri gönderildi.  Gelen işte o uçaktı. 

UÇAĞIN PARK YERİ DEĞİŞTİRİLDİ

Şansal'ı taşıyan uçak piste teker koydu ve taksi yolda ilerlemeye başladı. Bu sırada aslında her havalimanında zaman zaman yaşanan ancak bu gece yaşanacaklardan sonra düşündürücü olan bir gelişme yaşandı. Uçağın daha önce belirlenen park yeri değişti.

Uçak apronda belirlenen yeni park yerine ilerledi. Merdiven yanaştı henüz kapılar açılmamıştı ama bir anda apronda onlarca kişi toplandı. Uluslararası bir havalimanında böyle şey olamazdı ama hiç kimse müdahale etmiyordu.

Neler oluyor derken, uçağın kapısı açıldı. Yolcular inmeye başladı. Gecenin karanlığında apronu aydınlatan lambaların ışığında Barbaros Şansal'ı farkeden kalabalıktan çok ağır küfürler yükselmeye başladı:

“ Vatan haini, kahpe, o.. çocuğu”

Şansal ilk yumruğu merdivende yedi. Bir anda ortalık karıştı. Peş peşe yumruklar tekmeler…  Şansal yere düştü, tekmeler devam etti. Tam 45 saniye sürdü. Sonunda Şansal beyaz bir otomobile bindirilerek kurtarıldı.

CEZASIZ KALDI 

Yargılama tam 5 yıl sürdü. Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen davada karar açıklandı. Mahkeme heyeti “basit yaralama,” “tehdit” ve “hakaret” suçlamalarıyla yargılanan 12 sanık hakkında beraat kararı verdi, bir sanık hakkında adli para cezasına çarptırılmasına hükmetti.

Mahkemenin kararının ardından Barbaros Şansal SÖZCÜ'ye konuştu.

Modacı Barbaros Şansal'ın 2017 yılında Atatürk Havalimanı'nda darbedilmesi davasında mahkeme 12 sanığa beraat bir sanığa para cezası verdi.

Modacı Barbaros Şansal 2016 yılını 2017 yılına bağlayan gece sosyal medya hesabından yaptığı bir video paylaşımında “B… boğul Türkiye” sözleri nedeniyle büyük tepki toplamıştı. Tepkilerin ardından Şansal hakkında gözaltı kararı verilmişti.

2 Ocak 2017'de Kıbrıs’tan İstanbul Atatürk Havalimanı’na inen uçaktan çıktığı esnada Şansal’ın onlarca kişi tarafından darbedildiği iddia edilmişti.

Başlatılan soruşturma kapsamında olaya karışan 13 kişinin havalimanında yer hizmetleri personeli olduğu tespit edilerek dava açılmıştı. Dava sonucunda 12 sanık beraat ederken bir sanığa da para cezası verildi.

Yaşanan bu gelişmelerin ardından Barbaros Şansal Sözcü'ye konuştu:

“KAPIMI KİLİTLEMİYORUM, ÇOK MUTLUYUM”

Karar açıklandı. Nasılsınız?

İyiyim, iyiyim… Nasıl olayım. İbretlik izliyoruz işte.

Neredesiniz şu an?

Kıbrıs’tayım. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum artık. Bir yıl oldu Türkiye'den ayrılalı… 

Mutlu musunuz?

Çok mutluyum. İşim de var evim de var. Kapımı da kilitlemiyorum. Kapım açık. Burada arabamın bile üstünde duruyor anahtar… 

Umarım buraya da sirayet etmez Türkiye'deki çılgınlık. Kıbrıs gayet medeni, çağdaş, laik bir toprak parçası yani… Mutluyuz huzurluyuz, güvendeyiz… 

Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorsunuz yani?

Asla…

“GÜNEYDEN VE KUZEYDEN DOSTLARLA BARIŞ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Neler yapıyorsunuz?

Yeni bir Fashion Art Gallery ve Moda Atleier workshoplarımız var.  Sık sık Güney ve Kuzeyden Kıbrıslı dostlar ile buluşup barış için mücadele ediyoruz

Ve bol bol Güney Kıbrıs'tan dünyaya seyahat malum TC tehlikeli bu yüzden Larnaca Havalimanı’nı tercih ediyorum

Peki mahkemenin kararına ne diyorsunuz?

Bekliyordum. 

Şöyle… Benim aslında Bakırköy Asliye Hukuk'ta açtığım tazminat davasını, bütün faturalar, deliller, kayıtlar ve şahitler olmasına rağmen, mahkeme benim tazminat talebimi reddetti. ‘Subut delil yok' dedi. 

Aslında Asliye Hukuk'un, karar vermek için ceza davasının sonucunu beklemesi gerekirdi. Orda da bir usulsüzlük var. İstinafa götürdüm. İstinaf da reddetti. Yargıtay'a yolladım. Yargıtay kimbilir kaç sene… 

Yani bugünkü kararın ayak sesini aslında Asliye Hukuk Mahkemesi vermişti. 

“TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ DEĞİL ARTIK”

Bu sonucu da bekliyordum açıkçası. Çünkü 5 yıldır süren davada hala 6 November'a (Havacılık dilinde 6N numaralı uçak park alanı) yanaşması gereken uçağın park yeri 12 Yankee'ye çekildi. 12 Yankee'nin güvenlik kamerası kayıtları mahkemeye verilmiyor TAV ve Türk Hava Yolları tarafından. Yan kamera kayıtları verildi. 

HTS kayıtlarını istedik. Saldırganların hepsinin birbirleriyle o saatte defalarca görüştüğü ispatlı ama görüşmelerin deşifresi yapılmadı vs vs. Zaten 5 kere savcı, 2 kere yargıç değişti. 

Dolayısıyla davanın böyle sonuçlanacağını bekliyordum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti değil artık.

HAYRÜNNİSA GÜL’E TEPKİ GÖSTERMEME RAĞMEN…”

Hukuki süreci sonuna kadar götürecek misiniz, yoksa siz de sıkıldınız mı artık?

Muhtemelen istinaf da kararı onayacaktır. Ondan sonra aslında hiç taraftar olmamama rağmen, Hayrünnisa Gül'ü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittiğinden dolayı eleştirmiş olmama rağmen… Ama Türkiye Cumhuriyeti bana başka çare bırakmadı… Başka çare bulamadığım için artık davalarımı AİHM'e taşımaya karar verdim.

Kıbrıs'tan bakınca Türkiye nasıl görünüyor. Türkiye için dertleniyor musunuz, düşünüyor musunuz Türkiye'deki halleri?

Nasıl düşünmezsiniz… Bütün kökleriniz, başarılarınız, yenilgileriniz, aşklarınız, deneyimleriniz… 50 yıl geçmiş o ülkede… Ben 65 yaşındayım. Bir 10 yıl sürgünüm var… Son 5 yıldır zaten hemen hemen yaşamıyorum Türkiye'de… Sonuçta ne oldu. Adıma telefon faturası bile kalmayacak şekilde her şeyimi satıp savıp göç etmek zorunda kaldım. 

Can güvenliğim yok, ifade özgürlüğüm yok, düşünce özgürlüğüm yok, bunları bırakın uygulanan sansürler nedeniyle benim sanatsal faaliyetlerim de sekteye uğratıldığı için bana yaşam şansı bırakılmadı… 

Ve ben 27 Aralık 2012'de İnönü Caddesi'nde Makine Kimya Endüstrisi'nde, hatırlayacağınız 10 yıl önceki saldırı… Hala failleri bulunmadı. O caddede 100 tane kamera var. 

Gezi Parkı zamanı, Hadımköy mü, Hamitköy mü taş ocağına kaçırıldım biliyorsunuz… ‘Suç uydurdu’ dediler. Mahkemede ispat ettim polisin yalan söylediğini, mahkemeyi kazandım. Gene bir şey olmadı.

“ARTIK BOŞANDIM TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDEN” 

Havalimanında da darp ve gasp edildim. Ölümüne linç edildim. Gözaltısı bile olmayan bir suçlamayla, sahte şeylerle tutuklanıp 56 gün hücreye atıldım. Sonra beraat ettirdim. Çıkarılıp ek bir dosyayla 301'den ertelenmiş bir ceza verdi. TCK 301 zaten 142'nin yeni versiyonu… Tamamen uluslararası mevzuata aykırı… 

Onu dedin dava, bunun dedin dava… Bakın beraat ettiğim davadan ben Adana Şakirpaşa Havalimanı'nda, Cumhuriyet Bayramı defilesi yapmak üzere Mersin'e giderken gözaltına alındım. 

Yani ben artık boşandım Türkiye Cumhuriyeti'nden…

“KENDİ PİSLİĞİNDE BOĞULACAK DEDİĞİM GİBİ”

Doktorlar, pilotlar, akademisyenler, hemşireler, üniversite öğrencileri hatta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bile yurtdışına gidiyor ya da gitmenin yollarını kolluyor… Bırakıp gidiyorlar… Siz de bırakıp gittiniz… Ne olacak peki Türkiye böyle?

Kendi pisliğinde boğulacak dediğim gibi… Siz nitelikli, eğitimli, düşünür ve eleştirel bakan vatandaşlarınıza bu kadar şiddet uygularsanız, bu kadar itam… 

Bu kadar jakoben baskı, bu kadar nobran tutum Türkiye Cumhuriyeti'ni bir yere götürmeyecek. Bugün Kazakistan'da olanları yarın Türkiye Cumhuriyeti'nde gördüğünüzde şaşırmayın. Yani Türkiye Cumhuriyeti liyakatsiz, jakoben ve nobran bir iktidarın şiddeti altında inliyor.

Bu dünyanın işine gelir. Sizi zayıflatmak, güçsüz bırakmak. Bu bütün emperyallerin, bütün kapitalistlerin, adına ne derseniz deyin, hepsinin… Sizin iki devlet bir millet dediğiniz Azerbaycan bile sizin düşmanınız. Neticede Katar Katar dediğiniz, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin parselinde Türkiye izin verdiği için Exon ve Katar sondaj yapıyor. İktidar Türkiye'de doğruları söylemiyor. Türkiye'yi uçuruma götürüyor. 200 yılın intikamını almaya çalışıyor iktidar. 

Bütün bu yaşadıklarınızdan sonra Türkiye'deki insanlara ne demek istersiniz?

Aklı olan terkeder…  Bakın insanın karnının doyduğu yer değil umutlarının yeşerdiği yerdir vatan. Umutlarının peşinden gitsinler.

Barbaros Şansal kimdir?

1957'de Ankara'da doğdu. Marmara Üniversitesi İktisadi Ticari İlimler Akademisi İşletme Fakültesi’nde eğitim gördü, eğitimini Londra’da tamamladı. Modacı oldu. Uzun yıllar duayen modacı Yıldırım Mayruk ile birlikte çalıştı. LGBT hakları savunuculuğu ve savaş karşıtı kişiliğiyle tanındı. Ateizm Derneği'ne üye oldu. Tv programları yaptı. 3. Sınıf Hamur Kağıda Matbaa Mürekkebi Hayatlar isimli bir kitap yazdı. Moda Okulunda Öğrendiğim 101 Şey isimli kitabı Türkçeye çevirip yayınladı. Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesinde moda tarihi dersleri verdi. Eylül 2020'de Türkiye'yi terketti.