"Bir zeytini dört kere ısırarak kahvaltı yaptığımız günlerden, yatağa aç girdiğimiz günlerden, tuvaletsiz mutfaksız fareli evlerden (bunun filmini çekeçeğim) hayal bile edemeyecekleri buralara gelme sebeplerimiz'e küfretmenin acı finalini göstermesin ALLAH."
"DEĞERİN ASLA DÜŞMEZ.BAZEN SADECE HAKETMEYENLERİN ELİNE DÜŞERSİN"
Şu hayatta beni çok şaşırtan ayrılıklar, başlangıçlar ve ilişkiler gördüm.
İnsanlar gördüm bin yüzlü. Her yüzü ayrı kördüğüm. Sabah kime ne kötülük yapsam diye uyanan, akşam üzdüğü insanları düşündükçe mutlu olan ve insan olduğunu unutan insanlar. Kimine acıdım, kimine kızdım. Ama çoğunlukla gözümde birer zavallıdan öteye geçemediler. Uzakların yakınlığını, yakınların düşmanlığını gördüm.
Beni en çok da bu yaraladı, en çok da bu duruma yandı içim. Çünkü hazırlıksızdım, "Ondan bana zarar gelmez," dediğim insanların fenalığına karşı.
Onlarla aramda duvarlarım yoktu.
Kendim gibi bildiğim, yüreğimi açmaktan hiç çekinmediğim ve adına “yakınım" dediğim insanlardı onlar. İşte en çok da onlar tarafından sırtımdan vuruldum. Birçoğunun altında hep aynı iki sebebin imzasını gördüm: "menfaat ve kıskançlık."
Oysa onları mutlu eden her şey beni daha çok mutlu ederdi. Onların canı yandığında canım yanar ve acılarına, yorgunluklarına omuz vermek için koşardım yanlarına.
Peki, ben onlara bu kadar iyi niyet beslerken ve bu kadar iyiliğim dokunmuşken, kalplerindeki bana karşı büyüttükleri bu hasedi ne beslemiş olabilirdi ki?
Sadi Şirazi'nin, “Düşmanın en büyük hilesi dostluğudur," dediği misal.
Ne taraftan bakarsam bakayım bu soruma bulduğum hiçbir cevap bana insancıl ve adil gelmiyor. Ve işte böyle zamanlarda diyorum ki kendime: "Geçmişimde bu kadar vefasızlık ve yarım kalmışlık varken ben artık kime güvenebilirim ki?" En yakınındaki insanlar bile mutlu olmanı istemezken, düşmanı uzakta aramanın ne anlamı olabilir?Acının ve mutluluğun paylaşılmadığı, dostluğa menfaat penceresinden bakıldığı bir zamanda halini kim anlayabilir?
Dedim ya, ben insanlarda samimiyeti ve iyi niyeti çok özleyenlerdenim.
O kadar isterdim ki içimde en ufak bir şüphe bile olmadan bir insana sırtımı rahatça dayayabilmeyi. Güvendiğim bir omuzda şöyle hıçkıra hıçkıra ağlayabilmeyi, sırlarımı paylaşabilmeyi, beraber ağız dolusu gülebilmeyi ve onlara sımsıkı sarılıp, “İyi ki varsın” diyebilmeyi bir bilseniz nasıl isterdim..
İşte bu yüzden kaybettiklerim arasında en çok bu duyguyu özlüyorum. Hani hiçbir şeyin henüz bozulmadığı, acıların ekmek gibi paylaşıldığı, arada hiçbir menfaatin olmadığı, arkadan kuyuların kazılmadığı ve sahip olunan güzelliklerin kıskanılmadığı o günleri çok özlüyorum.
Karamsar bir tablo çizmek değil niyetim. Sadece yaşadığım durumu özetliyorum.
Umarım siz benim hayal ettiğim ve kaybettiğim bu güzellikleri yaşıyor, kalbinizde bu umudu ve huzuru taşıyorsunuzdur.
Özcan Deniz sonradan sosyal medya da yaptığı düzenleme ile, (Kalbi iyi olanın yolu zordur) notuyla kitaptan alıntı yaptığını ifade ederek metni şu şekilde yayınladı:
"DEĞERİN ASLA DÜŞMEZ.BAZEN SADECE SENİ HAKETMEYENLERİN ELİNE DÜŞERSİN
"Yarın her şey geçse de, Kalp'de bıraktığı tortu asla geçmez ve onunla yaşar insan. Bende bu tortuyu bırakanlar elbet birgün anlayacaktır; onlara benim verdiğim saygınlığı kimse vermeyecek, dertlerine canıyla, kanıyla, varıyla, yokuyla benim kadar kimse koşmayacak. Gurur duyması gerekene tepeden baktıklarını, şükretmeleri gerekenlere KÜFRETTİKLERİNİ anlayacaklar. Bir zeytini dört kere ısırarak kahvaltı yaptığımız günlerden, yatağa aç girdiğimiz günlerden, tuvaletsiz mutfaksız fareli evlerden (bunun filmini çekeçeğim) hayal bile edemeyecekleri buralara gelme sebeplerimiz'e küfretmenin acı finalini göstermesin ALLAH. Hepsini unuttunuz demi?! Ben tek bir gününü bile unutmadım. Kendimi ve sizi oralardan çıkartmak için 9 yaşımdan beri savaş verdim. Bu uğurda kanım bile döküldü. Nasıl unuturum. Sen de savaştın bunu inkar edemem. Farkımız sen Nimet olarak önüne serilenlere, sebeplerine küfürle, inkarla, müsrif ederek yaklaştın. Asla dilemem ama bereketsiz ve aldanılmış bir son bu yolun sonu. Çok acı. O eşik aşıldı artık. Temiz bi yer kalmadı tutabileceğim. Bana iyi gelenlerle, DAĞIMIN KARI KARIM VE BAHÇEMİN EN GÜZEL GÜLÜ YAVRUM'U YANIMA ALDIM, ALLAHA GÜVENİP SENİ ONA EMANET EDİP GITTIM BİRGÜN AFFEDİLMEN(İZ) DİLEĞİİLE. Seni, sizi hala çok seviyorum. Ama tek başına yetmiyor bu. Sadece kendimi ve Çekirdek Ailemi korumaya alıyorum. Ne kadar acı ve utanç verici demi bu korumayı sana karşı, size karşı yapıyor olmam! Hayat bana hep büyük sınavlar yaşatıp sonrasında hep armağanlarla geldi. Bu da bir armağandır diyip eskisinden daha güçlü ve daha parlak yola devam ediyorum. Sana teşekkür borçluyum Bana yaşattığın(ız) her ihanetle çok şey öğrettiğin(iz) için. Her şeye Şükürler olsun.